Merhabalar, bir önceki yazımızda çekim yasası nedir? ve çekim yasasının eksikliklerinden bahsettik ve konu ile ilgili pürüzleri giderdiğimize inanıyoruz. Şimdi, çekim yasasının doğru kullanımı olan özünü hatırlamak ne demektir? Kolaylıkla isteklerimizi nasıl gerçekleştirebiliriz? bu soruların yanıtlarını verelim.
Eğer okumadıysanız, bu yazıdan önce çekim yasası başlığını okumalısınız: bioenerji.net.tr/cekim-yasasi-nedir-cekim-yasasi-nasil-calisir/
Özünü Hatırlamak Yaratılışını Keşfetmektir

Özünü hatırlamakta bilinmesi gereken tek bir bilgi vardır o da, sonradan mevcut olanın(halk), asıl(Hak) olana benzemesidir. Bunun dışında bilinmesi gereken ikinci bir bilgi yoktur. Bu yazımızda sadece bu bilgiyi anlatacağız.
Bir çizgiyi ve noktayı düşünelim. Çizgiler noktadan oluşmaktadır. Bütün çizgilerin aslı noktadır. Çizgi, noktanın varlığından ayrı değildir hatta ta kendisidir. Öyleyse çizgi, kendisine noktadan başka bir şey çekemez. Bununla birlikte kendini bildiği için çekmeye çalışmak aklına bile gelmez. Dolayısıyla esasen çizginin kendisine çekeceği bir şey yoktur çünkü zaten noktalardan oluşur. Sadece bunun üzerinde derin düşünen insan, hayatında bolluğu kolaylıkla yaratabilir.
Daha somut bir örnek ile şöyle deriz, bir damla su ile bir deniz aynıdır. Bütün deniz, bir damla suyun içinde mevcuttur. Damla ne ise deniz de odur, içindeki balıklar da denizden ayrı değildir ve susuz yaşayamazlar. Öyleyse balıkların çekim yasası uygulayacakları bir kanunları yoktur ve bunu isteseler de başaramazlar çünkü zaten hali hazırda çekilmiş olan çekilemez. (Açık kapı açılmaz.) Eğer anladıysanız çekim yasasından önce kendini bilmenin esas olduğu görürsünüz. Çünkü her şeye zaten sahipsiniz, bir şey çekebilmeniz mümkün değildir. Çünkü zaten hali hazırda her şey çekilmiştir.
Başka örnekler ile iyice pekiştirelim; Hiç kimse, kendisi gibi olmayan birisiyle ilişki kurmaz, ayağına uymayan ayakkabıyı giymez, kendisini geliştirmeyecek sıkıntılar çekmez. Çünkü karşılaştığınız her şey bire bir size uygun olarak gelmektedir ve bu zorunluluktur. Farkında olmamak durumu değiştirmez çünkü çekim yasasının özü doğa yasasıdır. Ne ekersen onu biçersin. Toprağa gül tohumu ekersen papatya bitmez. Bunun gibi yüz binlerce örnek verebiliriz.
Özünü hatırlamak hangi cinse benzediğini keşfetmektir. Çünkü sen, kendi cinsinden başkasına benzeyemezsin. Başka bir ifadeyle, kuş isen uçacaksın, yılan isen sürüneceksin. Hangisi olursan ol, bu sana mutluluk verecek. Bu konunun detaylarını Kusursuz Farkındalık Eğitimi’mizde anlatacağız. Şimdi konu ile bağlantısına geçelim.
Çekim Yasası Nasıl Çalışır?

Çekim yasası şöyle çalışır: İsteyen istenilen şeyle aynı cinstendir; kuşun kanat yılanın deri, balığın su, ayağın ayakkabı, aç insanın yemek, öğrencinin bilgi isteyeceği gibi bireysel isteklerimiz de bizim kim olduğumuzu ve kim olacağımızı belirler. Çünkü hiç bir sürüngenin kanata ihtiyacı yoktur, hiç bir köstebeğin göze ihtiyacı yoktur. Davul bile dengi dengine çalar. Herkes kendi istekleri neyse onun uğruna boyun eğer. Eğer birisi boyun eğmiyorsa, istediği şeyin kendisi değildir. Çünkü seven sevdiğine boyun eğer.
Boyun eğilmesi gereken şartları açıklayalım:
- Kapasite
- Arkadaşlık
- Koruma
- Alan Açmak
Kapasite: Kimseye Kaldıramayacağı Yük Yüklenmez

İnsanların pek çoğu başarıyı kaldırabileceğini, parası olsa hayatının kurtulacağını, mükemmel insanı bulsa onunla anlayaşabileceğini düşünür. Fakat durum sanıldığı gibi değildir. Çünkü hayatta her şey karşılıklıdır. Örneğin, birisi mükemmel bir insanı kaldıracak kapasitede değilse o kişi mükemmel insanı ya kötü biri olarak görür ya da bir zaman sonra anlaşamaz. Bunun sebebi kendisinde mükemmellikle ilgili bir karşılığın bulunmamasıyla ilgilidir.
Örneğin, siz eğer İngilizce bilmiyorsanız o dilde konuşulanları anlayamazsınız çünkü sizde karşılığı yoktur. Tıpkı bunun gibi, istekler için karşılığın oluşması için çalışmak gereklidir. Dili öğrendikten sonra her söylenileni anlamak mümkündür. Ama ilk başta, isteği kaldıracak gücü yaratmak şarttır. Çünkü hiç kimseye kaldıramayacağı yük yüklenmeyeceği gibi kaldıramayacağı zevk de yüklenmez.
İnsanların çoğu mutluluk olmadığı için mutsuz olduğunu düşünür fakat durum tam tersidir; mutluluğu kaldıramadığı için mutsuzluğu tercih ederler.
(Mutsuzluğun zevki mi olur? Diyenlere şöyle deriz; evet olur! Kendi zannına uymak ve miskinlik de bir zevktir.) Daha fazlasını kaldırana daha fazlası verilir. Örneğin; birinci sınıftaki öğrenciye abc öğretirler, öğrendikten sonra ise özne, yüklem gibi konulara geçilir. Her alanda durum aynıdır. Temel, kapasitedir.
Arkadaşlık: İsteklerine Dost Olduğundan Emin Misin?

Kapasitenin test edileceği yer arkadaşlıktır. Çünkü istediğiniz şeyi elde etmiş insanlarla arkadaşlık edemiyorsanız veya o insanların öğrencisi olamıyorsanız kapasiteniz gelişmemiş demektir.
Örneğin, İngilizce bilen birisiyle konuşamıyorsanız eksiklik size aittir. Bunun için ya kendinizi feda edeceksiniz ve o insana dönüşeceksiniz (yılan iken uçamazsınız eğer uçmak istiyorsanız bunun için kuşa dönüşmelisiniz) ya da böyle bir dilekten vazgeçeceksiniz. Bundan başka seçeneğiniz yok. Çünkü bütün kuşlar uçar. Eğer siz uçmuyorsanız kuş değilsiniz.
İnsanların çoğu, istediğini sandığı şeyin ya düşmanıdır ya da ne istediğini tam olarak bilmiyordur. İsteğine kavuşamayan herkesin düşünmesi gereken bir konudur; “ben isteğime nasıl düşmanlık yapıyorum?” veya “isteğimi gerçekleştirmek için neyi öğrenmeliyim?” diye sorgulamak, aradaki engelleri kaldıracaktır.
Asıl konu, isteklerin mevcut olmaması değil onlara engellerden dolayı ulaşamamaktır. Engelleri aşmak için isteklerinizin sizi beklediğini düşünün. Çünkü onlar sizi istemese, siz onları düşünemezsiniz. Hatta sizi istekleriniz yaratır. Siz, isteklerinizi yaratamazsınız. Siz sadece isteklerinizi kendinizin istediğinizi düşünebilirsiniz. Balık mı denizi ister yoksa deniz mi balığı ister? Balığı yaratan denizdir öyleyse isteyen de denizdir. Öyleyse geriye sadece isteklere sadık olmak kalmıştır. (Burada denizi vekil olarak düşünün çünkü her şeyi yaratan Allah’tır.)
Koruma: Yaratmak Sadakatle Oluşur

Arkadaşlığın test edileceği yer korumaktır. Çünkü arkadaşınızı düşmanlarına karşı korumuyorsanız ya sadık değilseniz veya onunla yüzeysel bir ilişkiniz var demektir. Yüzeysel arkadaşlıklarda ise yardım anca yüzeysel olur, gerçek desteği hissedemezsiniz. Öyleyse isteklerinizin de korunmaya ihtiyacı vardır. Şöyle;
İsteklerinize zıt davranışlarda bulunuyorsanız, yaptığınız ile söylediğiniz uyuşmuyorsa, başkaları karşısında savunmuyorsanız veya arkadaşınızdan utanıyorsanız arkadaşınızı sattınız demektir. Eğer böyle davranırsanız engelleri aşamazsınız ve sevginin karşılığını yerine getiremediğiniz için kavuşma gerçekleşmez.
Alan Açmak: Önceden Bilmektir

Korumanın test edileceği yer alan açmaktır. Evinize yeni bir eşya alacağınızı düşünün, o eşyaya önceden evinizde bir yer açmanız gerekecektir. Bunun gibi isteğiniz henüz olmasa bile onun yerini önceden açmalı, köşesini hazırlamalısınız. Alan açmak; o şeyin olacağını biliyor gibi, önceden hale bürünmektir. O şey olmuş gibi plan yapmak, isteğinizi kaldıracak kapasitede ve enerjide önceden olmaktır. Eğer isteğinizin olacağından emin değilseniz bu istekle ilgili değil, kendinizle ilgilidir. Çünkü bütün istekler size göre gelir. Başta söylediğimiz örneği hatırlayın; çizgide noktadan başka bir şey yoktur. Çizgi, noktadan başka bir şeyi isteyemez. Bu konuda emin olmaya adeta mecbursunuz. Çünkü istenilen isteyenle aynı cinstedir. Böylece iş başa döner ve alan açmayı test edeceğiniz yer kapasite olur.
Bu dört madde birbiri ile iç içedir. Hangisine uyarsanız diğerlerine de uymuş olursunuz. Dört yönden açıklamamızın sebebi, işin kolaylaştırmaktır. İstediğiniz tek maddeyi yerine getirin, diğerleri de otomatik olarak yerine gelecektir. Her insana bu dört maddeden birisi daha kolay gelecektir. Bu kişisel yatkınlık ile alakalıdır ve tesadüfen yazılmış değildir.
Sonuç Olarak
Sadece kendini hatırlayanlar istediği her şeyi başarabilir. Konuyu anladıysanız isteklerinizi başaramama ihtimalinizin olmadığını da görmüşsünüz demektir. Çünkü kendini hatırlayanlar bir şeye baktıklarında onu vesile olarak görürken; hatırlamayanlar aynı şeyi bahane olarak görür.